
http://www.youtube.com/watch?v=eHnP_NNv_3A
Ne çok uzak, ne çok yakın diyarların birinde, küçük bir ülke varmış. O ülkede bir balıkçı yaşarmış. Fakat o ülkenin ne bir denizi, ne de balık tutulabilecek su birikintisi varmış. Kocaman binaların arasında, eski ve tahta bir evde yaşarmış balıkçı. Herkes onu görür ama kimse kim olduğunu bilmezmiş. Her gün sabahın ilk ışıklarında, elinde oltası ile sokağın sonuna kadar yürüyüp gözden kaybolur, akşam güneş battığında ise aynı sokağın başında belirir, evine bir kaç balıkla geri dönermiş. Onu, kirli sakalıyla ve dağınık saçlarıyla, her gün giydiği iddiasız elbiseleriyle görenler deli olduğunu düşünür, her gün nereye gittiğini hiç merak etmezlermiş. Sonra bir gün, balıkçı her gün olduğundan daha erken, henüz çöpçüler gece sokakları temizlemeden kalkmış. Her zamanki oltasını alıp tahtadan kapısını kapatarak evden ayrılmış. Her zaman yürüdüğü sokağı yürümeye başlamış. Yürümüş... daha çok yürümüş... Sonra her zaman olduğu gibi gözden kaybolmuş. Sonra bir daha geri gelmemiş. Evini o günden tam 1 yıl 13 gün sonra yıkmışlar. Sonra hemen yerine büyük bir apartman yapmışlar. En alt katına ise balık yemekleri yapan bir yer açmışlar. Ne o günden sonra, ne de o günden önce balıkçıyı hatırlayan olmamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder